Tanzimat Dönemi Türk Şiiri
Tanzimat Dönemi Türk Şiiri ile ortaya çıkan en büyük yenilik şiirin içeriğinde ortaya çıkmıştır. Namık Kemal “Lisan-i Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı makalesinde sosyal faydanın sağlanması konusunda önemli bir araç olarak görür. Divan edebiyatının gerçeklerden kopukluğunu, yapaylığını ve boşluğunu serte bir dille eleştiren Namık Kemal, edebiyatın yeniden düzenlenmesi ve anlamlandırılmasını ister. Bunun için de öncelikle yeni bir anlatım yolu, yeni bir dil bulunmasının gerekliliğine vurgu yapar. Dilin bir an önce konuşma diline yaklaştırılması gerekliliğini savunur. Buna rağmen Tanzimat şiirinin dilinin sade olduğunu söylemek zordur.
Tanzimat Dönemi Türk Şiiri Divan şiirine bağlı kaldığı unsurlar daha çok biçim alanındadır. Bu dönemde halk şiirine ve hece veznine olan ilgi biraz artmışsa da divan şiiri ve aruz eski hakimiyetini sürdürmüştür.
Divan şiirinin nazım şekilleri aynen kullanılmıştır (Gazel, kaside, terkib-i bent, , murabba … gibi şekiller).
Şiirin konusu değişmiş, aşk hasret, ayrılık gibi kişisel konular bir yana bırakılmış; eşitlik, özgürlük, adalet, hukuk gibi toplumsal konulara önem verilmişitir. Ancak bu daha çok I.Tanzimatçılar denen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal gibi sanatçılarda görülür.
II.Tanzimatçılar denen Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit, Samipaşazade Sezai’de ise kişisel konular yeniden ele alınmıştır.
Tanzimat’tan önceki edebiyatımızın ağırlık noktasını nazım (şiir) oluşturur. Nesirle (düz yazı) yazılan eserler de bile çok defa nazmın kurallarına dikkat edilmiş, nesir dili nazma yaklaştırılmaya çalışılmıştır.
Tanzimat’ın I. dönem sanatçılarının üçünün de şair olması, edebiyatımızda ilk yenileşen türün şiir olmasını sağlar. Sanatçılar, nesir dilini konuşma dili ve üslûbuna yaklaştırma çalışmalarını şiirde de denerler. Ancak Divan şiiri geleneği eskisi kadar güçlü olmasa da varlığını sürdürmektedir. Hatta Divan şiirini yaşatmak isteyen ve içlerinde Namık Kemal ile Ziya Paşa’nın da bulunduğu şairler, “Encümeni Şuarâ” adıyla bir grup kurarlar.
Şiirdeki değişmenin temelini Şinasi atar. 1860’tan önce Fransızcadan yaptığı tercüme şiirlerde yeni şekiller ve yeni bir üslûp görülür. Bu tercümeler ve kendi yazdığı şiirler şekil ve muhteva bakımından Divan şiirlerinden farklıdır. Şinasi’nin gazete dili ile halka seslenme ve yönelme düşüncesi, şiirimize düşünce ağırlıklı şiirlerin ilk örneklerini kazandırır. İkinci yenilik ise Divan edebiyatı nazım şekilleri üzerinde yapılan değişikliktir. Bunun da öncülüğünü Şinasi yapar. Ancak bu değişiklik önce Akif Paşa’nın torununun ölümü üzerine yazdığı koşma tarzındaki “Mersiye”sinde görülür.
Şinasi, Mustafa Reşit Paşa için yazdığı dört kasidede klâsik kasidenin beylt sayısı, kafiyelenişi ve kaside bölümlerini dikkate almaz. Muhteva olarak da her beyitte Mustafa Reşit Paşa’yı beylik kavramlarla değil, gerçek özellikleriyle övdüğü gibi, onun şahsından hareketle Tanzimat’ın getirmeye çalıştığı değerleri de vurgulamıştır. Hak, adalet, devlet, kanun, medeniyet, hukuk gibi kavramlar bu şiirlerde yer alır. Bu şiirlere hâkim olan unsur akıldır. Aynı yaklaşımı Namık Kemal “Hürriyet Kasidesi”nde sergiler. Şinasi’nin getirdiği diğer bir yenilik ise şiirlerine konularına uygun adlar vermesidir.
Eski nazım şekillerinden farklı olarak denenen yeni nazım şekillerini, Tanzimatın II. kuşağından Recaîzâde Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit daha da geliştirerek yaygınlaştırırlar. Aynı yolu Namık Kemal “Vaveyla” ve “Hilâli Osmanî” adlı şiirlerinde dener. Ancak, bu dönem şiirlerinin pek çoğu ylne de Divan edebiyatı nazım şekilleriyle yazılır. Hece vezni denenirse de, şairler genellikle aruzu tercih ederler, sanatlı anlatımdan da kendilerini kurtaramazlar.
Tanzimat dönemi şairlerinin şiire bakış açıları da farklıdır. I. kuşak şairleri Divan edebiyatını tenkit eder ve onu yıkmaya çalışırlar. Ziya Paşa “Şiir ve İnşâ” adlı makalesinde gerçek şiirimizin halk şiiri olduğunu söyler. Daha sonra yazdığı “Hârâbat Mukaddimesi”nde ise bu görüşlerini değiştlrir; Divan şiirini savunur. Şiirleri teknik bakımdan eskiye bağlıdır. Namık Kemal ise Tahrîbi Hârâbat ve Tâkib adlı eserinde Ziya Paşa’yı tenkit ederek onu eskiyi diriltmeye çalışmakla suçlar. Namık Kemal’e göre Divan şiiri gerçeklerden kopuk ve mantıksızdır.
II. kuşak şairleri ise şiiri sanat açısından ele alırlar ve estetik yönünü işlerler. Recaîzâde Mahmut Ekrem, dil ve üslûptan hareketle, Talftni Edebiyyât (1879), III. Zemzeme’nin önsözü, Takdîri Elhân (1886) ve Pejmürde (1895) adlı eserlerinde ve bazı makalelerinde dil ve üslûptan hareketle, yeni şiirin esaslarını sistemli bir şekilde açıklar. Ona göre, şiirin tek gayesi güzelliktir. Bu güzelliği yaratacak Iki unsur; konu ve üslûp güzelliğidir. Şiir ne ahlâka hizmet etmek, ne de mantığa uymak zorundadır. Ahlâk dışı değil, ahlâkla ilgisizdir. “Güzel olan her şey” şiirin konusudur. Şiirin “konuşma dilinden ayrı, özel bir dile sahip olması” gerekir. Vezin konuya uygun ahengi yaratacak şekilde seçilmelidir.
Recaizâde M. Ekrem, güçlü bir şair olmadığı için, görüşlerini kendi şiirlerinde istediği gibi gerçekleştiremez. O, edebiyat tarihimizde şairliğinden ziyade teorisyenliğiyle yerini alır.
Batılılaşma hareketinin getirdiği yenilikleri şiirlerinde uygulamaya koyan Abdülhak Hamit’tir. A. Hamit, Namık Kemarin düşüncelerini ve Recaizâde M. Ekrem’in teori olarak geliştirdiklerini hiçbir sınırlamaya gitmeksizin uygular. Kurallardan hiç hoşlanmaz. Batı şiirinde görüp beğendiği, Türk şiirinde olmayan her özelliği uygulamaya kalkması, onu düzensizliğe ve plansızlığa sürüklemiştir. Yeni Türk şiirinde tabiat tasvirlerinin ilk ömeklerini o verir. Fakat üslûbu son derece dağınıktır. Şiirlerinde aşk ve tabiat temleri yanında metafizik düşünceler de geniş yer tutar. Hayal gücünün zenginliği, duygularının çeşitliliği ve samimiyeti kusurlarına rağmen onu lirik şiirimizin en büyük temsilcisi yapar.
Tanzimat döneminde eskinin temsilcisi sayılmasına rağmen batılı tarzda şiirler yazan Muallim Naci orta bir yol takip eder. Üslûpta eskiyi savunan şair, Türk edebiyatının kökten değil, kısmen modernleştirilmesini savunur ve bu tarzın başarılı örneklerini verir.
Tanzimat şiirinde meydana gelen asıl yenilik muhtevada gerçekleştirilir.
Tanzimat şiiri, işlediği konular bakımından ikiye ayrılır:
Tanzimat birinci dönem şairleri Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal siyasî düşünceleri ve sosyal değerleri ön plânda tutarlar. Sosyal meselelere siyasî açıdan bakarlar. Siyasî değişme ve gelişmelere paralel olarak, Şinasi “hak, kanun, adalet, millet, medeniyet, hükümet, reisicumhur” gibi sosyal muhtevalı ve meşrutiyetle ilgili kavramlara şiirinde yer verir. Ziya Paşa bu şiiri “hürriyet, cumhuriyet, müsavat” gibi değerlerle zenginleştirirken, Namık Kemal’in şiirlerinde “hak, adalet, eşitlik, vatan, hürriyet” temleri ısrarla vurgulanır. Sosyal adalet ise işlenen bir başka temadır.
I. dönem şairlerini Divan şairlerinden ayıran bir başka hususiyet ise din karşısındaki tavırlarıdır. Dinin mutlak değerlerine rağmen, dinin karşısında düşünen insanın ve kadere isyanı ilk kez Akif Paşa “Adem Kasidesi”nde dile getirir. Şinasi, “Münâcât” ve “İlâhi” adlı manzumelerinde Tanrı’nın birliğini, kainattaki varlıklardan ve insanî değerlerden hareket ederek kabul etme yolunu seçer. O, Tanrı’nın birliğine olan inancını manevî değerlerle değil, maddî değerlerlebeslemek ister. Ziya Paşa ise ‘Terci-i Bend”inde insan kaderini ve kainatın yaratılışındaki sırrı, aklımızla idrak etmenin mümkün olmadığı, Allah’ın yarattığı kainatı, yine onun idare ettiği, insanın, bu ilâhi nizamı olduğu gibi kabul etmesi gerektiği sonucuna varır, insan bu akıl almaz nizam karşısında ancak şaşkınlık ve hayranlık duyabilir. Ziya Paşa felsefî düşüncenin şiirdeki ilk örneklerinden birini verir. Bu düşünceler II. dönem şairlerinin özellikle Abdülhak Hamit’in metafizik düşüncelerine zemin hazırlar.
Tanzimat ikinci dönem şairleri, sosyal ve siyasî temaları devrin şartları içinde rahat kullanamazlar. Bunun yerine ferdî duygulanmaları ve yaşanılan hayatı dile getirirler. Romantik edebiyatın da etkisiyle duyan, düşünen, seven, acılara tepki gösteren, bazen de kadere karşı çıkan insan tipi ortaya çıkar. II. dönem şairlerinin kullandığı en önemli temalar tabiat ve ölümdür. Ölüm teması Recaîzâde Mahmut Ekrem ile Abdülhak Hamit’in şiirlerinde geniş yer tutar. Bu dönemde günlük olaylar ve duygulanmaların yanı sıra aşk teması da işlenir. Aşk teması içinde kadın anlayışının da değiştiği görülür. Divan şairlerinin ideal kadın tipi yerine, günlük hayatın içindeki kadına yer verilir.
Tanzimat dönemi sanatçıları, şiir başta olmak üzere, edebiyatımızda, şekilden muhtevaya kadar pek çok yeniliğin öncülüğünü yaparlar. Yaptıkları yenilikler, kendilerinden sonra gelen ve yeniliği benimseyen sanatçılar tarafından daha ileriye götürülür ve Tanzimat edebiyatı yenileşen edebiyatımızın kaynağı ve öncüsü olur.
Sonuç olarak Tanzimat Dönemi Şairleri;
* Her iki dönem şairleri biçim yönünden Divan şiiri geleneğine bağlı kalmışlardır.
* Her iki dönem şairleri “Romantizm”in etkisinde kalmışlardır. Bu dönem şiirinin Batı düşüncesiyle klasizm ve romantizm edebi akımlarıyla ilişkisi vardır.
* 1.dönem şairleri “toplum için sanat” anlayışını; 2.dönem şairleri ise “sanat için sanat” anlayışını benimsemişlerdir.
* 1.dönem şairleri “vatan, millet, adalet” gibi konuları ele alırken; 2. dönemdekiler “aşk, doğa, ölüm” gibi konuları ele almışlardır. Dolayısıyla konu ve temada yenilik yapmayı başarmışlardır.
* 1.dönem şairleri dilde sadeleşmeyi amaçlamış ancak bunda başarılı olamamışlardır. 2. dönem şairleri ise ağır olan bu dili daha da ağırlaştırmışlardır. Şiirde sanatlı söyleyiş her iki dönem şairleri için de amaç olmaktan çıkmıştır.
* İki dönemin şairleri de şiirde parça güzelliğini bırakıp bütün güzelliğine ve konu birliğine önem vermiştir.
* Aruz ölçüsü kullanılmaya devam ederken az da olsa hece ölçüsü kullanılmıştır.
* Gazel, kaside, terkib-i bent gibi eski nazım şekilleri kullanılmaya devam etmiştir.
Özellikle ikinci dönem sanatçıları yeni nazım şekilleriyle şiir yazmada başarılı olmuşlardır (A.Hamit Tahran, Recaizade Mahmut Ekrem başarılıdır).
* Tanzimat şairleri bireysel duygu düşünce ve anlatıma önem vermiş, böylece Türk edebiyatına Batı’daki bireyci anlayışı getirmişlerdir.
Tanzimat ve Divan Şiirinin Benzerlikleri ve Farklılıkları
Benzerlikleri:
- Nazım şekilleri benzer: Kaside, gazel, terkib-i bend, müseddes vb.
- Ölçü benzer: Aruz ölçüsüyle şiirler yazılır.
- Kafiyeleniş benzer.
- Dil benzer: Arapça-Farsça kelime ve tamlamaların kullanılması.
Farklılıkları: Tema – Konu (içerikle ilgili)
- Divan Şiirinde Tema: Aşk, tabiat, tasavvuf,ahlak,övgü (devlet ve din büyüklerine)
- Tanzimat Şiirinde Tema: Halkı aydınlatmaya yönelik yeni tema ve konular işlenmiştir. Hürriyet, eşitlik, adalet, kanun, yönetimden ve dönemden şikayet vb.
Tanzimat ve Divan Şiirinin Yapı Özellikleri
Divan Şiirinde: Genellikle beyitler kullanılır, ölçü aruzdur, Kafiyeleniş nazım biçimi belirler Göz için kafiye benimsenir. Nazım biçimlerinin belirli bölümleri vardır. Şiir, nazım biçimine göre adlandırılır.
Tanzimat Şiirinde: Divan şiiri nazım biçimleri kullanılmasına rağmen klasik yapıda bazı değişiklikler yapılır. Beyit sayılarının değiştirilmesi bölümlerin bulunmaması, bazen mahlasların kullanılmaması bazı şairlerin aruz ölçüsünü yanında heceyi kullanmaları, ayrıca şiirlerde başlıklara nazım biçiminin yanında konu adının da eklenmesi gibi.
Zengin kafiye benimsenmiş, divan şiirinin aksine “Kafiye kulak içindir.” (Aynı ses veren değişik harfler kafiye sayılır.) anlayışı Recaizade Mahmud Ekrem Tarafından ileri sürülmüş zamanla taraftar kazanmıştır.
Tanzimat ve Divan Şiirinin Dil ve Anlatım Özellikleri
Divan Şiirinde: Arapça ve Farsça tamlamalara söz sanatlarına yer verilmesinden dolayı ağır bir dil vardır.
Tanzimat Şiirinde: Halkın anlayacağı bir dilde yazma anlayışına rağmen Arapça – Farsça kelime ve tamlamaların kullanıldığı görülür.Dildeki en büyük farklılık yeni kavramlara yer verilmesidir.