Harnâme

Harnâme, divan edebiyatı şairi Şeyhi tarafından mesnevi türünde kaleme alınmış bir hikâyedir. 126 beyitten oluşmaktadır. Türk edebiyatı ilk fabl örneği sayılabilir. Harnâme şiirinde sonunda canından olan, öküz’e özenen bir eşeğin hikâyesi anlatılır.

Aynı zamanda bir hekim olan Şeyhi; Çelebi Mehmet’i tedavi edince, Çelebi Mehmet ona bir köy (Tokuzlu Köyü) hediye eder. Köye doğru yola koyulan Şeyhi, yolda eşkıyalar tarafından soyulur ve dövülür. Bunun üzerine Harnâme’yi kaleme alır.

HAR-NÂME (Günümüz Türkçesiyle)

Zayıf bir eşek vardı
Yük çekmekten anası ağlardı

Bazen odun çeker, bazen su taşırdı
Gece gündüz sıkıntılıydı

O kadar ağır yükler taşıdı ki
Yaralardan tüyü kalmadı

Eti ve derisi de kalmadı
Teri yükler altında kan gibi akıyordu

Onu görenler
Sanki bir iskelet gidiyor diyordu

Dudağı sarkmış, çenesi düşmüştü
Arkasına sinek konsa yoruluyordu

Gözü bir avuç saman görünceye dek
Teni kıyım kıyım doğranırdı

Kargaların derneğini dinler
Sineğin gezip dolaşmasını izlerdi

Sırtında palan alınsa
Geri kalan sanki bir köpekti

Bir gün sahibi onu himaye eder gözetir
Ona iyilik eder

Sırtından palanını alır ve otlamaya salar
Eşek otlayarak ilerler

Otlakta yürüyen öküzleri görür
Gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve dolgun

Otlağı sömürüp yerlerdi
Ki kıllarını çekince kanları damlardı

Bazılarının boynuzları ay gibi
Kimisinin de halka halka yay gibi

Böğürdüler mi dağlar
Çın çın öterdi

Miskin eşek gezip dolaşırken
Sığırları görünce şaştı kaldı

İçleri rahat yürüyorlar
Bazen de dinleniyorlardı

Ne yular dertleri vardı ne palan üzüntüsü
Ne de yük altında hasta ve şikayetçiydiler

Eşek bu hali garip buldu çok şaşırdı
Kendi durumunu gözünün önüne getirdi

Dedi ki “Biz bunlarla aynı yaratılıştayız
Elde ayakta şekilde aynıyız

Bunların başına taç giydirilmesi neden
Bize bu ihtiyaç ve yoksulluk neden

Gerçi bizi arpa özlemi ok ve yay haline getirdi
Bunların boynuzunu kim ay etti

Dedi ki “Eşeklerin en akıllısı falancadan
Başkası bu müşkülümü halledemez

Gerçekten de kavrayışlı bir eşek vardı
Hem üst sınıfta hem zekiydi

Yük altında yağları eritip
Çok çağlar görmüş geçirmişti

Nuh’un gemisine girerken
Şeytana kuyruğuyla yol vermişti

Üzeyr’in eşeği öldükten sonra dirilirken
Yatağını ben serdiydim dermiş

Sesi güzeldir, ustadır diye
Mesih’in eşeği ona hürmet edermiş

Kulağından kurtlar korkar
Çomağından arslan ürkerdi

Bizim miskin eşek o ulu eşeğin yanına vardı
Yüz sürdü dedi ki ey yüce kişi

Sen eşekler içinde en olgun eşeksin
Akıllısın şeyhsin ehilsin, fazılsın

Senin bulacağın çözümlerle kötülük ortadan kalkarsa
Deccal eşeğine sağır, kör diyecekler

Sen müminlere yol gösterici menzillerine götürücüsün
Tanrı yolunu tutmuş kişilerin eşeği olma şerefine erdin

Soyun sopun hatiplere konu oldu
Ediblere de nefesin hoş gelir

Kuşku yok sen eşeksin bilgesin büyüksün
Benim bir sorun var kerem eyle bunu hallet

Bugün otlakta öküzler gördüm
Göğüslerini gererek yürüyorlardı

Her biri semiz ve kuvvetli
İçleri dışları yağlı etli

Bize nedenini açıkla. Şu sultanlık tacı
Niçin bunlara layık görüldü

Gökyüzünde bizim yıldızımız yok mu
Yeryüzünde boynuzumuz olmadı

Eşek nasıl sığırdan aşağı olur
Çünkü insanlar şu örneği veriyor

Eşek hakir ve anlayışsız olsa da
Yük taşıdığı için azizdir

Madem yük taşımakta biz onlardan üstünüz
Peki neden biz boynuza layık olmadık

Pir eşek dedi ki
Ey bela bağına tutsak olmuş eşek

Bu işin aslını astarını dinle
Aklında noksanlık yoksa nedenini anla

Yaratan Allah öküzü yaratınca
Öküzleri rızk nedeni kıldı

Öküzler gece gündüz buğday işler
Buğday otlar buğday dişlerler

Aziz buğdaya bu öküzler besep olduğu için
Allah bunlara o yüceliği verdi

Devlet tacı başlarına kondu
İçleri ve dışları yağ ile et ile doldu

Bizim büyük işimiz odundur
İçimize ateş koyan o değersiz nesnedir

Gerçek buyruksa
Boynuz bir yana kulak ve kuyruk bile bize çoktur

Cılız, hasta, dertli eşek
Pir eşeğin yanından dertleri artmış olarak ayrıldı

Kendi kendine bu işin aslı kolaylaştı dedi
Çünkü kitaptaki bölüm açıklandı

Gideyim ben de buğday işleyeyim
O işte yazlayıp kışlayayım

Daha ne kadar odunla dayak yiyeceğim
Öküzler gibi buğdayla uğraşıp yücelikler bulayım

Giderken yeşermiş bir ekin tarlası gördü
Sanki o ekine kin tutardı

Aşkla tarlaya gidip işlemeye başladı
Bazen ayağıyla çiğniyor bazen dişiyle yiyordu

Yeşermiş arpayı gören aç eşek
Can derdine ilaç buldu

Arpayı istekle kavradığı her keresinde
Toprağını da eşek yüküyle götürdü

Ekini öylesine iştahla yedi ki tarla çıplak kaldı
Görenler ne acayip ekilmemiş tarla derdi

Yiye yiye karnı doydu müziğe başladı
Yere yattı yuvarlandı ağnandı

Söyleyip çağırmaya
Ağır yüklerini anarak anırmaya başladı

Bir nüktedan kişi demiş ki
Nimetler ezgisiz olunca gam olur

Sonra içindeki neşesi taşınca
Nevva-yı uşşak makamını tutturdu

Gitgide sesini yükseltti
Muhayyer makamda anırmayı sürdürdü

Cihanın yüz karası sesini öyle yükseltti ki
Nağme düzmek bir yana ahengi bozdu

Eşek seslerin en çirkinini çıkarınca
Ekinli tarlanın sahibi sesini duydu

Eline sopayı aldığı gibi yola çıktı
Tarlasının halini görünce inledi

Gördü ki tarla ekinden temizlenmiş
Yeşil tarla kara toprak olmuş

Küfretmekle yüreği soğumadı
Eşeği döverek kendisini yatıştıramadı

Bıçağını çekip başka yerlerini bıraktı
Ama eşeğin kulağını ve kuyruğunu kesti

Eşek gözyaşı içinde kan dökerek
Canı acıyarak kaçmaya başladı

Yolda aniden karşısına pir eşek çıktı
Ne olduğunu sordu, eşek feryat figan

Yalvarıp inleyerek dedi ki ey pir
Koca tilki gibi kurnaz ve hilekar eşek

Batıl isteyerek haktan ayrıldım
Boynuz umdum kulaktan ayrıldım

Gam yükünü çeken ve tasa balçığına
Şaşkın sersem bir halde saplanan o topal eşek benim

Ne ağır yükü kaldıracak halim var
Ne de taşımama biraz yardım eden var

Arpaya muhtaç yoksul bir eşekken
Başıma taç konmasını beklerdim

Helalinden rızk isterken
Bütün servetimi haramilere kaptırdım

Eğer o domuzlar için buyruk çıkmazsa
Ah, gitti bizim kulak ile kuyruğumuz

Padişahın hükmüne
Felek kuldur köledir

Bir iki baldırı çıplak da kim oluyor ki
Padişahın nişanlı buyruğunun tersine hareket edebilsin

Padişahın öfkesi ki eğer
Felek başkaldırsa onu bile yerle bir eder

Benim inleme ve feryatlarım göklere çıktı
Adalet ey adil padişah adalet

Şeyhi, inilti ve ahını fazla uzatma
Senin şahlar şahı büyük padişahın nüktedandır, bilir

Onun lütuf ve ihsanının artmasını istersen
Devlet için dua etmekte kusur eyleme

Varsın bu uygunsuz, ters işler yapan zaman
Cahile naz, ehil olanlara da niyaz verirse de

Fesat dünya her ne kadar
Bilgiliyi dışarda tutup cahili has dostlar arasına soksa da

O padişahın işi izzet ve naz etmek
Düşmanın işi de gam çekmek ve yalvarmak olsun

—————
HAR-NÂME (Orijinal Metin)
Bir eşer var idi zâif ü nizâr
Yük elinde katı şikeste vü zâr

Gâh odunda vü gâh suda idi
Dün ü gün kahr ile kısuda idi

Ol kadar çeker idi yükler ağır
Ki teninde tü komamışdı yağır

Nice tü kalmamışdı et ü deri
Yükler altında kana batdı deri

Eydür idi gören bu sûretlu
Tan degül mi yürür sünük çatlu

Dudağı sarkmış u düşmiş enek
Yorılur arkasına konsa sinek

Toğranur idi arpa arpa teni
Gözi görince bir avuç samanı

Kargalar dirneği kulağında
Sinegün seyri gözi yağında

Arkasından alınsa pâlanı
Sanki it artuğıydı kalanı

Birgün ıssı ider himâyet ana
Ya’ni kim gösterür inayet ana

Aldı pâlanını vü saldı ota
Otlayurak biraz yüridi öte

Gördi otlakda yürür öküzler
Odlu gözler ü gerlü göğüzler

Sömürüp eyle yirler otlağı
Ki çekicek kılın tamar yağı

Boynuzı ba’zısınun ay bigi
Kiminün halka halka yay bigi

Böğrişüp çün virürler âvâze
Yankulanurdı tağ ü darvâze

Har-ı miskîn ider iken seyrân
Kaldı görüp sığırları hayrân

Geh yürürler ferâgat ü hoş-dil
Gâh yaylâ vü kışla geh menzil

Ne yular derdi ne gâm-ı pâlân
Ne yük altında haste vü nâlân

Acebe kalur u tefekkür ider
Kendü ahvâlini tasavvur ider

Ki birüz bunlarunla hilkatde
Elde ayakda şekl ü sûretde

Bunlarun başlarına tâc neden
Bize fakr ü ihtiyâc neden

Bizi ger arpa ok u yây itdi
Bunlarun boynuzun kim ay itdi

Didi bu müşkilümi itmez hal
Meger ol bir falân har-i a’kal

Var idi bir eşek firâsetlû
Hem ulu yollu hem kiyâsetlû

Çok geçürmiş zamâneden çağlar
Yükler altında sızırup yağlar

Nûh Peygamber’ün gemisinde ol
Virmiş İblîse kuyruğıyla yol

Dir imiş ben döşedimdüm döşeği
Dirilürken ölüp ’Üzeyr eşeği

Hoş-nefesdür diyü vü ihl ü fasîh
Hürmet eyler imiş humâr-ı Mesîh

Kurd korkar idi kulağından
Arslan ürker idi çomağından

Ol ulu katına bu miskîn har
Vardı yüz sürdi didi iy server

Sen eşekler içinde kâmilsin
Âkıl ü şeyh ü ehl ü fâzılsın

Anda k’ıslâh ide tapun şer ü şûr
Har-î Deccâle diyeler ker ü kûr

Menzil-i mü’minîne rehbersin
Merkeb-i sâlihîne mazharsın

Nesebündür mesel hatîblere
Nefesün hoş gelür edîblere

Sen eşeksin ne şek hakîm-i ecell
Müşkilüm var keremden itgil hall

Bugün otlakda gördüm öküzler
Gerüben yürür idi göğüzler

Her biri semîz ü kuvvetlü
İçi vü taşı yağlu vü etlü

Niçün oldu bulara enzâni
Bize bildür şu tâc-ı sultanî

Yok mıdur gökde bizüm ılduzumuz
K’olmadı yir yüzinde boynuzumuz

Her sığırdan eşek nite ola kem
Çün meseldür ki dir benî âdem

Har eger hâr ü bî-temîz oldı
Çünkü yük tartar ol azîz oldı

Bâr-keşlikde çün bizüz fâik
Boynuza niçün olmaduk lâyık

Böyle virdi cevâb pîr eşek
K’iy bilâ bendine esîr eşek

Bu işün aslına işit illet
Anla aklunda yog ise kıllet

Ki öküzi yaradıcak Hallâk
Sebeb-i rızk kıldı ol Rezzâk

Dün ü gün arpa buğday işlerler
Anı otlayup anı dişlerler

Çün bular oldu ol azîze sebep
Virdi ol izzeti bulara Çalab

Tâc-ı devlet konıldı başlarına
Et ü yağ toldı iç ü taşlarına

Bizüm ulu işimüz odundur
Od uran içümüze o dûndur

Bize çokdur hakîki buyrukda
Nice boynuz kulağ u kuyruk da

Döndi yüz derd ile zaîf eşek
Zâr ü dil-haste vü nahîf eşek

Didi sehl ola bu işün aslı
Çünki şerh oldı bâbı vü faslı

Varayın ben de buğday işleyeyin
Anda yaylayup anda kışlayayın

Nice yiyem odun ile letler
Bulayın buğday ile izzetler

Gezerek gördi bir gögermiş ekin
Sanki dutardı ol ekin ile kîn

Aşk ile değdi girdi işlemeğe
Gâh ayaklayu gâh dişlemeğe

Arpa gördi gögermiş aç eşek
Buldı cân derdine ilâç eşek

Değme kerret ki şevk ile karvar
Toprağın bile götürür harvar

Eyle yidi gök ekini terle
Ki gören dir zihî kara tarla

Yiyürek toydı karnı çağnadı
Yuvalandı vü biraz ağnadı

Başladı ırlayup çağırmağa
Anup ağır yükin ağırmağa

Dimiş ol âdemî ki hoş-demdür
Niam oldukda bî-nagam gamdur

Pes idüp cûş içinde eşvâkı
Rast düzdi nevâ-yı uşşâkı

Çeker âvâze tîz ider perde
Hoş ser-âğaz ider muhayyerde

Nice düzmek ki bozdı âhengi
Perdesin açdı ol cihân nengi

Çıkarur har çün enker-ül esvât
Ekin ıssına arz olur arasât

Ağaç elinde azm-i râh itdi
Tarlasını göricek âh itdi

Dâneden gördi yiri pâk olmış
Gök ekinliği kara hâk olmış

Yüreği sovumadı söğmeg ile
Olımadı eşeği dögmeg ile

Bıçağın çekdi kodı ayruğını
Kesdi kulağını vü kuyruğını

Kaçar eşşek acıyaruk cânı
Dökilüp yaşı yirine kanı

Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh
Sordı hâlini kıldı derd ile âh

Yermürü inleyü didi iy pîr
Har-ı rûbâh bigi pür-tevzîr

Bâtıl isteyü haktan ayrıldum
Boynuz umdum kulakdan ayrıldum

Benem ol gâm yükinde har-ı leng
Gussalar balçığında vâlih ü deng

Ne yüküm bir nefes giderici var
Ne biraz çekmeğine yarıcı var

Har gedây-iken arpaya muhtâç
Gözedürem k’urıla başuma tâc

İster iken halâldan rûzî
Varım itdüm haramîler rûzî

Ger tonuzlara olmaya buyruk
Âh gitdi kulağ ile kuyruk

Hükm-i sultâna k’ola pâyende
Çarh çâkerdürür felek bende

Kim ola bâri bir iki eclâf
K’ide tevk-i pâdişâha hilâf

Şâh kahrı ne’ûzü-billâh eger
Çarh baş çekse ide zîr ü zeber

Göklere irdi nâle vü feryâd
Dâd iy pâdişâh-ı âdil dâd

Şeyhî uzatma nâle vü âhun
Nüktedândur bilür şehen-şâhun

Ger inâyetden istesen tevfîr
Kılma devlet duâsını taksîr

Nice kim bu zamâne-i nâ-sâz
Câhile nâz vire ehle niyâz

Ne kadar kim cihân-ı bî-ihlâs
Ârifi hâric ide âmiyi hâs

Ol şehün işi izz ü nâz olsun
Düşmeninün gam ü niyaz olsun

(Vezin: Feilâtün mefâilün feilün)

Bir Cevap Bırakın

E-mail adresiniz yayınlanmamaktadır.