EŞ SESLİ KELİMELER
Eş sesli kelimeler, telaffuzları aynı, ancak anlamları farklı olan kelimelerdir. Türkçe’de birçok eş sesli kelime bulunmaktadır. Bu kelimelerin anlamları genellikle cümle içindeki bağlamdan anlaşılır.
EŞ SESLİ KELİMELER
Sözcük | Anlamı | Eş Seslisi | Anlamı |
aç | tok olmayan | aç- | aralamak, açmak |
Dünden beri aç olarak geziyordu. | Kapıyı açınca gördüğüne çok şaşırmıştı. | ||
ak | beyaz | ak- | (sıvıların) akması |
Örn: | Örn: | ||
aş | yemek | aş- | geçmek, aşmak |
Örn: | Örn: | ||
at | beygir, at hayvanı | at- | fırlatmak, atmak |
Örn: | Örn: | ||
bağ | bahçe, bostan | bağ | deste |
Örn: | Örn: | ||
bel | vücutta sırtın altındaki kısım | bel | kürek, kazma aracı |
Örn: | Örn: | ||
ben | kendim, ben | ben | yüzde çıkan siyah leke |
bin | 1.000 sayısı | bin- | bir şeye çıkmak, binmek |
boğaz | iki kara arasındaki kısım | boğaz | boynun ön bölümü |
cilt | ten, deri | cilt | kitap kaplaması |
çay | bir Türk içeceği | çay | küçük nehir, ırmak |
dal | ağacın kollarından her biri | dal- | (suya) dalmak |
dik | alt zemine 90 derece açılı olan | dik- | bir şeyi zemine dikmek |
diz | bacağın ortasındaki bölüm | diz- | bir şeyleri (sıraya) koyma, dizme |
dolu | bir yağış türü | dolu | içi boş olmayan |
düş | rüya | düş- | (yere) düşmek |
ekmek | undan yapılan bir yiyecek | ekmek | bir şeyi toprağa ekmek |
el | parmaklarımızın bulunduğu organ | el | yabancı |
er | erken, geç olmayan | er | en rütbesiz asker |
geç | erken olmayan | geç- | bir yerden başka bir yere ilerlemek |
gül | bir çiçek türü | gül- | gülmek, gülümsemek |
hayır | olumsuzluk bildiren söz | hayır | iyilik |
iç | bir şeyin iç kısmı | iç- | (bir sıvıyı) içmek |
it | köpek | it- | ileriye itmek |
kan | vücudumuzdaki hayati sıvı | kan- | inanmak, kanmak |
kara | siyah | kara | toprak parçası |
kaz | ördeğe benzeyen bir tür kuş | kaz- | toprağı veya yeri eşmek, kazmak |
kır | şehrin dışındaki dağ, bayır, beyaz renk | kır- | parçalamak, bozmak |
kıta | büyük kara parçası, anakara | kıta | dört dizeden oluşan şiir |
koca | kadına göre eş | koca | büyük |
kuşak | bele bağlanan kemer | kuşak | nesil |
makam | mevki, konum | makam | müzikte söyleme biçimi |
mayıs | yılın beşinci ayı | mayıs | büyükbaş hayvan pisliği |
ocak | yılın ilk ayı | ocak | yemek pişirmek için kullanılan yer |
pike | kuşların veya uçakların hareketi | pike | yatak örtüsü |
saç | başımızdaki kıl yumağı | saç- | etrafa yaymak, saçmak |
sağ | solun karşı yönü | sağ | sağlam, ölü olmayan |
sal | su üzerinde ulaşımı sağlayan bir araç | sal- | bırakmak, salmak |
tez | hızlı, çabuk, acele | tez | akademik düzeyde büyük çalışma |
ton | bir rengin veya sesin tonu | ton | 1.000 kg ağırlığın karşılığı |
ünlü | meşhur, namlı | ünlü | sesli, vokal |
var | elde bulunan, var olan | var- | ulaşmak, varmak |
yat | donanımlı büyük gemi | yat- | uyumak için yapılan işin adı |
yaz | bir mevsim | yaz- | bir şey üzerine yazıyı yazmak |
yol | ulaşımı sağlamak için yapılmış yer | yol- | (tüy vb. şeyleri) yolmak, koparmak |
yüz | sayı olarak 100 | yüz- | suda yüzmek |