Homeostazi Nedir?
Homeostasi olarak da yazılıp aratılan yunanca bir kelime olan Homeostazi, bir hücre ya da organizmanın iç yapısındaki dengenin korunmasıdır. Dış etkenler farklılaşsa bile (örneğin havanın buz gibi soğuması), homeostazi sayesinde iç denge bozulmaz (vücut sıcaklığının değişmemesi gibi).
Yunanca bir kelime olan Homeostazi, “homeo” (değişmez) ve “statis” (kalıcı, devam eden, duran) kelimelerinin birleşimidir.
Homeostaz (Homeostasi), hücre dışı gerçekleşen olaylar karşısında hücrenin kendi metabolizmasını koruma eğilimi diyebiliriz. Hücre bu olay sırasında ATP harcar ve enerji sentezler. Hayatın devamı için düzenleyici sistemler yardımıyla organizmanın iç ortamının sabit tutulmasıdır.
Homeostazinin Özellikleri
Genellikle geri besleme kontrol yöntemleri ile çalışır. Dış etkenler kontrol edilir, stabil kalmak için organizma veya hücre içinde bir takım değişiklikler yapılır ve uyum sağlanır.
Bugünkü anlamı ile ilk defa 1930 yılında Amerikalı psikofizyolog Walter Bradford Cannon tarafından kullanılmıştır.
Sadece fizyolojik değil, psikolojik devamlılık ve denge için de homeostazi ifadesi kullanılmaktadır.
İç ortamdaki dengenin korunabilmesi için, aktif olarak işleyen ve müdahale eden bir sistem söz konusu olmalıdır.
Daha geniş anlamda; kültürlerin devamlılığı, devlet geleneklerinin devamlılığı vb. kavramlarla da ilişkilendirilebilir.
İnsan Vücudundan Homeostazi Örnekleri
1. Vücut Sıcaklığı : Homeostaziye verilebilecek en güzel örneklerden biri, vücut sıcaklığının korunmasıdır. İnsan vücudu, 37 derece sıcaklıktadır. Birkaç derecelik fark bile ciddi sıkıntılara yol açar. Örneğin 28 derecenin altında kas yetmezlikleri başlar, 42 derecenin üzerinde ise sinir sistemi çökmeye başlar. 44 derecenin üzeri ölümle sonuçlanabilir.
Dış ortamın sıcaklığı yüksek olursa, terleyerek ısı kaybetmemiz;
Dış ortamın sıcaklığı düşük olursa titreyerek ısımızı artırmamız,
birer homeostazi örneğidir.
2. Asit – Baz Dengesi : Asidik veya bazik olma durumu, pH seviyeleri ile ifade edilir. pH’ı 7 olan bir ortam nötrdür, yani ne asidik ne de baziktir. 7’den aşağı gidildikçe asitlik derecesi artar, yukarı çıkıldıkça bazlık derecesi artar.
Kanımızın pH’ı 7,35 ile 7,45 arası gibi çok dar bir aralıkta olmalıdır. Yani hafifçe baziktir. Kişinin kan pH’ı 6,8’in altına düşer ya da 7,8’in üzerine çıkarsa, ölür.
Kanımızdaki asitlik derecesinin artması durumunda akciğerlerimizin hızla karbondioksit atarak pH’ı dengelemesi, bir homeostazi örneğidir.
3. Kan Şekeri : Kanımızdaki şeker miktarı da bir denge halindedir. Yoğun egzersiz vb. nedeni ile kan şekeri düşerse, vücut depoları yakılır ve kan şekeri yükseltilir. Tatlı yedikten sonra yükselen kan şekerimiz ise, insülin hormonu sayesinde düşürülür ve şeker depolanır.
4. Diğer Örnekler : Benzer şekilde insan vücudundaki aşağıdaki etkenler de birer denge halindedir ve dış etkenler değişse bile homeostazi ile bu denge korunmaya çalışılır:
- Vücuttaki su miktarı
- Kalsiyum, sodyum, magnezyum ve birçok farklı diğer mineral
- Vitaminler
- Üre, azot vb. atık maddeler
- Vücuda mikrop girmesi durumunda bağışıklık sisteminin devreye girerek mikropları temizlemeye çalışması
- Tansiyonun korunması
teşekkürler sayenizde anladım