İktibas Nedir? Özellikleri Nelerdir? İktibas Örnekleri

Sözlükte “ateşten köz almak” mânasına gelen iktibâs mecazi olarak “bilgi elde etmeye çalışmak, birinin ilminden istifade etmek” anlamında da kullanılır. İfadeye canlılık ve sıcaklık kazandırdığı, sözü pekiştirip güzelleştirdiği için Kur’an veya hadisten yapılan iktibaslar edebî bir sanat kabul edilmiştir. Alınan âyet ve hadis metinleri kolayca tanınacağı için kaynak gösterilmez, alıntının söz arasına ustalıkla yerleştirilmiş olması şartı da bu tür ifadelere imkân vermez. Dolayısıyla, “Allah ve Peygamber şöyle buyurdu” gibi ifadelerle yapılan iktibas sanat sayılmaz. Alıntının en az bir terkip olması gerekir. Bu bakımdan söz içinde Kur’an ve hadislerde geçen kelimelerin tek başına kullanılması iktibas kabul edilmediği gibi uzun iktibaslar yapılması da uygun görülmemiştir.

İslâm’ın ilk dönemlerinden beri iktibas bilinmektedir. Resûl-i Ekrem dualarında, hutbelerinde Kur’an’dan iktibaslar yapmıştır. Kur’an’la süslenmeyen hitabelere “betrâ” (güdük, hayırsız) adı verilmiştir. İmrân b. Hıttân’ın Ziyâd b. Ebîh’in (veya İbn Ziyâd) huzurunda irad ettiği bir hutbe edipler tarafından müzakere edilmiş ve içinde Kur’an’dan bir parça bulunsaydı bu zatın Araplar’ın en büyük hatibi olacağı sonucuna varılmıştır (Câhiz, II, 6, 118). Başlangıçta tazminin kapsamı içinde değerlendirilen iktibas, VI. (XII.) yüzyıldan itibaren bu sanatın kapsamından çıkarılarak Kur’an ve hadis tazminine iktibas adı verilmiştir. Ancak Kur’an’dan yapılan nakillerin iktibas olduğunda ittifak bulunduğu halde hadis iktibaslarını tazmin kapsamı içinde görenler de vardır. Bazı âlimler, iktibasın kapsamını genişleterek bütün ilim dallarından yapılan nakillerin iktibas olduğunu söylemişlerdir.

İktibas nesirden ziyade nazımda söz konusudur. İktibas edilen kısım ya asıl anlamı ile veya değişik bir anlamda kullanılır. Meselâ Kur’an’da “ekin bitmez vadi” (Mekke vadisi) ifadesi (İbrâhîm 14/37) gerçek mânasındadır. Yazdığı methiyenin karşılığını alamayan İbnü’r-Rûmî ise bunu mecazi anlamda (hayırsız, cimri kimse) iktibas etmiştir: لئن أخطأت في مدحك ما أخطأت في منعي//لقد أنزلت حاجاتي بواد غير ذي زرع (Ben seni övmekle hata etmiş isem de sen beni ihsanından mahrum etmekle hata etmedin. Çünkü ben gerçekten ihtiyaçlarımı ekin bitmez bir vadiye konuk etmişim; Teftâzânî, s. 431). İktibas edilen metinde vezin, kafiye, seci vb. zaruretlerle asıl anlamı bozmayan değişikliklerin yapılmasında bir sakınca görülmemiştir. إِنَّا ِللهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ (Şüphesiz ki biz Allah’a aidiz, dönüşümüz de O’na olacaktır; el-Bakara 2/156) âyetinin şu mısradaki iktibasında böyle bir değişiklik söz konusu olup bir arkadaşının ölüm haberini alan şair şöyle demiştir: قد كان ما خفت أن يكونا إنّا إلى الله راجعونا (Olmasından korktuğum şey olmuştur; gerçi hepimizin dönüşü Allah’adır).

İktibasın fıkhî hükmü konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Hutbe, hitabe, mev‘iza, ahid, na‘t ve benzerlerindeki iktibaslar makbul; gazel, risâle ve kıssalardaki iktibaslar mubah sayılmış; Allah’ın zâtına nisbet ettiği ifadeleri insana uyarlayarak iktibasta bulunmak veya ciddiyetten uzak şiirlerde, müstehcen nazımlar içinde Kur’an’dan iktibaslar yapmak câiz görülmemiştir (Safiyyüddin el-Hillî, s. 326-327; İbn Hicce, s. 442).

Kur’an’da Câhiliye şiiriyle benzeşen ifadelerin bulunması, bazı eleştirmenleri Kur’an’ın eski Arap şiirinden iktibas yapmış olduğu kanaatine sevketmiştir. İbn Ebü’l-İsba‘, Mâide sûresinde yer alan kısas âyetinin (5/45) Tevrat’tan, Hz. Peygamber ile ashabının “ekin ve onun filizleri” temsiliyle anlatıldığı Fetih sûresinin son âyetinin de (48/29) Tevrat ve İncil’den iktibas edildiğini kaydeder (Bedîʿu’l-Ḳurʾân, s. 52-53).

BİBLİYOGRAFYA

  • , II, 6, 118.
  • İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, el-ʿUmde, Kahire 1325, II, 250.
  • Râdûyânî, Tercümânü’l-belâġa (nşr. Ahmed Ateş), İstanbul 1949, s. 118-127.
  • Fahreddin er-Râzî, Nihâyetü’l-îcâz fî dirâyeti’l-iʿcâz, Kahire 1317, s. 112.
  • Ziyâeddin İbnü’l-Esîr, el-Mes̱elü’s-sâʾir, Kahire 1358/1939, I, 76-141; II, 341-342, 347.
  • İbn Ebü’l-İsba‘, Taḥrîrü’t-Taḥbîr (nşr. Hifnî M. Şeref), Kahire 1383/1963, s. 140-142.
  • a.mlf., Bedîʿu’l-Ḳurʾân (nşr. Hifnî M. Şeref), Kahire 1392/1972, s. 52-53.
  • Hatîb el-Kazvînî, el-Îżâḥ fî ʿulûmi’l-belâġa, Kahire 1369/1950, I, 136-139, 142-143, 144-146.
  • Şürûḥu’t-Telḫîṣ, Kahire 1937, IV, 509-514, 521-529.
  • Safiyyüddin el-Hillî, Şerḥu’l-Kâfiyeti’l-bedîʿiyye (nşr. Nesîb Neşâvî), Dımaşk 1402/1982, s. 326-327.
  • Teftâzânî, el-Muṭavvel, İstanbul 1289, s. 430-436.
  • , I, 483-485.
  • İbn Hicce, Ḫizânetü’l-edeb, Kahire 1304, s. 184-189, 442-454.
  • Süyûtî, el-İtḳān, Beyrut 1973, I, 111-113.
  • D. B. Macdonald – S. A. Bonebakker, “al-Iḳtibās”, , III, 1091-1092.
Bir Cevap Bırakın

E-mail adresiniz yayınlanmamaktadır.