Lehçe Nedir? Lehçe Ne Demek?

“Lehçe”, genellikle coğrafi, kültürel veya tarihî nedenlerle farklılaşan, aynı dilin farklı yerel varyasyonlarını ifade eden bir terimdir. Bu varyasyonlar, dilin konuşulduğu bölgelerde oluşan ağızlar, diyalektler veya yerel dil biçimleri olabilir. Lehçeler, aynı dil ailesine ait olabilirler, ancak belli başlı özellikleriyle birbirinden farklılık gösterirler.

Lehçe, kendi kelime dağarcığı ve grameri olan sözel (sözlü veya işaretli olan; ama mutlaka yazılı olmayabilen) bir iletişim sistemidir. Diyalektle uğraşan bilim kolu ise diyalektoloji olarak adlandırılır. Lehçeyi konuşan kişilerin sayısı ve bölgenin büyüklüğü değişir. Bu yüzden geniş bir bölgede pek çok lehçe olabileceği gibi o lehçelerin konuşulduğu daha küçük bölgelerde de başka lehçeler olabilir.

İşte lehçelerle ilgili bazı önemli noktalar:

  1. Coğrafi ve Kültürel Farklar:
    • Lehçeler genellikle coğrafi bölgeler, şehirler veya etnik gruplar arasındaki farklılıklardan kaynaklanır. Bu lehçeler, belirli bir bölgeye özgü kültürel unsurları ve tarihî etkileşimleri yansıtabilir.
  2. Dilin Resmi Standartından Farklılık:
    • Lehçeler, genellikle bir dilin resmi standartından belirli özellikleriyle ayrılır. Resmi dil genellikle dilbilgisel, leksikal ve fonetik kuralları belirlerken, lehçeler bu kurallardan sapabilir.
  3. Telaffuz Farkları:
    • Lehçeler arasındaki belirgin farklardan biri de telaffuzdaki farklardır. Belirli seslerin, tonların veya vurguların kullanımındaki değişiklikler, lehçeler arasındaki ayrımı oluşturabilir.
  4. Yazılı ve Sözlü Gelişim:
    • Lehçeler, genellikle yazılı bir standarda sahip olmayabilir ve bu nedenle sözlü iletişimde daha belirgin hale gelebilir. Sözlü gelenekler, folklorik unsurlar ve bölgesel argo, lehçeleri şekillendirebilir.
  5. Toplumsal ve Kimlik Bağlamı:
    • Lehçeler, konuşan toplulukların kimliklerini ve aidiyet duygularını yansıtabilir. Bu lehçeler, bireylerin ait oldukları toplulukla güçlü bir bağ kurmalarına katkıda bulunabilir.
  6. Lehcetoloji:
    • Lehçelerin incelenmesiyle ilgili dilbilim dalına “lehcetoloji” denir. Bu alandaki uzmanlar, lehçeler arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları inceleyerek dil evrimini anlamaya çalışırlar.

Önemli bir nokta, lehçelerin bir dilin farklı varyasyonları olduğu ve bunların aynı dil ailesine ait olduğu gerçeğidir. Lehçeler, dilin zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtarak kültürel mirası zenginleştirir.

Bir dilin çeşitleri sadece gramer ve kelime hazineleri ile birbirinden ayrılmaz, ritim ve ahenk de dahil olmak üzere telaffuz ile de farklılık gösterebilir. Eğer farklılıklar telaffuz ve seslendirmeden ibaretse “lehçe” veya “çeşit” terimlerinden ziyade “şive” terimi kullanılır.

Sınırlı olmasından dolayı, tarihte yüzyıllarca dar bir bölgede konuşulan ağzın, mensup olduğu yazı dilinden ayrılıklar göstermesi olağandır. Çünkü yazı dili bir milletin kültürünün muhafazası için gelişmiş, başka dillerle münasebette bulunmuş, kendi kaideleri içinde yeni dil unsurları yaratmış, başka dillerden aldığı yabancı kelimeleri kanunlarına uydurmuş ve kendisine mensup ağızlarda hâkim olarak varlığını sürdürmüştür. Ağızların mensubu bulunduğu dille ayrıldığı noktaları takip etmek, yazılı mahallî metinler varsa mümkün olur. Ağızdaki gelişme, hep sözde kalması sebebiyle yazı diline nispetle daha hızlıdır. Bu yüzden bazen bir ağız ile mensubu bulunduğu kültür, yani yazı dili arasında büyük ayrılıklar ortaya çıkabilir. Günümüzde Rusya ve Türki cumhuriyetlerde her bölgede ayrı bir alfabe kullanılmaktadır. Böyle durumlarda aradaki ufak farklardan hareket edilerek zamanla aynı dilin başka iki şekli ortaya çıkar.

Ağzın zamana ve tekniğe tahammülü yoktur. Teknik, bir ağızın tespitinde ne kadar fayda sağlarsa, girdiği bölgenin ağzını da kaçınılmaz biçimde değiştirir. Bilhassa radyo, televizyon ve videonun girdiği yerlerde konuşma değişikliğe uğrar ve kültür, yani yazı dilinin bu vasıtalarla ağza tesiri bölge diyalektine hâkim olur. Böylece ağız, mensubu bulunduğu yazı diline katılmış olur. Bunun yanında bölgenin dışarıyla temas eden insanlarıyla, dar coğrafyada hayat süren insanları arasında da ağız yönünden farklar görülür. Dışarı gidenler bölge ağzına yabancı dil unsurları getirirler. Aynı durum, okuma yazma bilen ve bilmeyen insanlar için de söz konusudur. Okumuş yazmış insanların ağızlarında yazı dilinin tesiri çok fazladır. Okuma yazma bilmeyen kişiler ise ağızlarını muhafaza ederler.

Ağız, mensubu bulunduğu kültür dili ile aynı dile bağlı lehçe ve şiveler konusunda ipuçlarına sahiptir. Ayrıca bir dilin tarihteki gelişimi, diğer lehçe ve şivelerle mukayese imkânı da verir. Bunun yanında yazı dilinin beslenmesi ve geliştirilmesinde diyalektlerin, yani ağızların oynadığı rol büyüktür. Türkçenin diyalektleri henüz yeterince tespit edilmiş değildir, yaşayan ağızlar için bir arşivden de mahrumdur. Bazı Batı dillerinde bu ağızları takip etmek amacıyla dil atlasları hazırlanmıştır.

Bir Cevap Bırakın

E-mail adresiniz yayınlanmamaktadır.