Nasrettin Hoca – Al Elimi Fıkrası
Nasreddin Hoca fıkraları, mizah, öğüt, halk bilimi ve taşlama gibi öğeleri bir araya getiren geleneksel Türk fıkra geleneğinin önemli bir parçasını oluşturur. Nasreddin Hoca, Türk halk kültürünün önemli bir karakteri olma özelliğine sahiptir. Nasrettin Hoca fıkraları genellikle eğitici, düşündürücü ve mizahi bir anlatıma sahiptir.
Nasrettin Hoca “Al Elimi” Fıkrası
Bir gün Nasreddin Hoca, dostları ile birlikte kıra pikniğe gitmiş.
Bir dere kenarında gezerlerken, içlerinden biri derin olan dereye yuvarlanıvermiş. Yüzme de bilmediğinden sulara dalıp dalıp çıkmaya ve boğulma alametleri göstermeye başlamış. Arkadaşları ellerini uzatarak onu kurtarmak istemişler.
– Ver elini! Ver elini! diye seslenmişler.
Ama deredeki kişi oralı bile olmamış. Neredeyse boğulup gidecekmiş. Birden Nasreddin Hoca devreye girmiş. Hemen kolunu sıvamış. Derenin kenarına varıp elini uzatmış.
– Al elimi! diye seslenmiş. Boğulmak üzere olan adam, bu söz üzerine hemen Hocanın eline sarılmış. Hoca da arkadaşlarının yardımıyla onu rahatça çekerek sudan çıkarmış.
Herkes bu işe şaşıp kalmış. Nihayet içlerinden biri dayanamayıp:
– Hoca, bu adam niçin hiçbirimizin elini tutmadı da, senin elini tuttu, diye sormuş. Nasreddin Hoca gülerek şu cevabı vermiş:
– Siz onu benim kadar tanımadığınız için nasıl sesleneceğinizi bilemediniz. O, cimrinin tekidir. Hayatında hiçbir şey vermeye alışmamıştır. Kendisine: “Ver elini!” diye seslendiğiniz vakit, aldırış etmemesi o yüzdendir. Buna karşılık ne bulursa almaya can atar. Ben onun bu huyunu iyi bildiğim için: “Al elimi!” dedim. Gördüğünüz gibi hemen yapışıverdi.