Şükrü Saracoğlu
Mehmet Şükrü Saracoğlu (d. 1886, Ödemiş – ö. 27 Aralık 1953, İstanbul), Türk siyaset ve devlet adamı. 1942-46 arasında Türkiye Başbakanı, 1938-42 arasında Türkiye Dışişleri Bakanı, 1948 ile 1950 arasında da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olan Saracoğlu, bu görevler dışında 1924 ile 1938 arasında da değişik hükûmetlerde Millî Eğitim, Maliye ve Adalet bakanlıkları yapmıştır. İsmet İnönü ile beraber II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’yi savaşın dışında tutan politikalara yön vermiştir. Ayrıca 1934 ile 1950 arasında Fenerbahçe Spor Kulübü başkanlığını yürütmüştür.
Şükrü Saracoğlu’nun Gençlik Dönemi
Babası, Trabzon’un Akçaabat ilçesinden göç ederek Ödemiş’e yerleşen saraç Mehmet Tevfik, annesi ise ev hanımı Şerife Hanım’dır. Ailesinin ilk çocuğudur.[1] İlk ve orta okulu Ödemiş’te okuduktan sonra İzmir İdadisi’ne girdi. İzmir İdadisi’ni birincilikle bitirerek, İstanbul’da Mekteb-i Mülkiye’de eğitimini sürdürdü. 1909 yılında Mekteb-i Mülkiye’yi bitirerek İzmir Valiliği Maiyet Memurluğu’na atandı. İzmir Sultanisi’nde matematik öğretmenliği yapan Saraçoğlu, 1911 yılında İttihat ve Terakki Ticaret Mektebi Müdürlüğü görevine getirildi.
1914 yılının Ocak ayında bir devlet bursu kazanan Saraçoğlu, Belçika’ya öğrenime gitti. Kısa bir süre sonra I. Dünya Savaşı patlayınca hemen İzmir’e döndü. 1915 Mayısı’nda Cenevre Siyasi İlimler Akademisi’nde okumak için İsviçre’ye giderek burada dört yıl kaldı ve bu fakülteyi çok iyi bir dereceyle bitirdi (1918).
Mondros Mütarekesi’nden sonra Cenevre’de yakın arkadaşı Mahmut Esat ile birlikte Cenevre Türk Yurdu Derneği’ne üye oldular. Saracoğlu bu cemiyet adına Fransızca bir derginin yayınlanmasını üstlendi, Avrupa kamuoyunda Mondros şartlarının olumsuzluğuna tepki yaratmak için uğraşlar vererek Osmanlı Devleti’nin haklarını savundu.
O günlerde İzmir işgal edilince (15 Mayıs 1919) Mahmut Esat’la birlikte Türkiye’ye gideceğini öğrendiği bir İtalyan gemisine kaçak binip yurda döndü. Millî Mücadele’ye katılmak için yola çıktıkları Anadolu’ya vardıklarında, İttihatçı olduklarından şüphelenen Demirci Mehmet Efe tarafından önce gözaltına alındılar, sonra da hapsedildiler. Onları bu durumdan İttihat ve Terakki Ticaret Mekteb-i Müdürlüğünden tanıdığı Celal Bayar kurtardı.[2] Kuşadası, Nazilli ve Aydın yörelerinde kurulan Kuva-yi Milliye hareketlerinin örgütlenmesinde çalıştı. Ocak 1920’de toplanan son Osmanlı Meclisi Mebusanı’na İzmir milletvekili olarak seçildiyse de, İstanbul’un İtilaf Devletleri’nce işgal edilmesi nedeniyle meclise katılamadan Kuşadası’na geri döndü.
Şükrü Saracoğlu’nun Siyasi yaşamı
Saraçoğlu, üç ay kadar bir süre yaptığı Ödemiş belediye başkanlığından sonra, 1923’te ikinci dönem İzmir mebusu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) katıldı.
Fethi Okyar hükûmetinde Maarif Vekilliği yapan Saraçoğlu, 1926’da Türk-Yunan Mübadele Komisyonu’nda Türk delegasyonuna başkanlık etti. 1927 ile 1930 arasındaki İsmet İnönü hükûmetlerinde maliye vekilliğini üstlendi. Vekilliği sırasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu. Lozan Antlaşması’nın getirdiği sınırlamaların bitmesinden sonra yeni gümrük tarifelerini uygulamaya koydu. Dış ticarette “kota sistemini” getirdi. Dünyadaki Büyük Bunalım’ın etkilerini azaltmak ve ulusal ekonominin altyapısını oluşturmak amacıyla yürütülen bir dizi millileştirmede önemli rol oynadı.
Vekillikten ayrıldıktan Türk hükûmeti adına ekonomik konularda temaslarda bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderildi. Dönüşünden sonra hazırladığı bir rapor, Türk pamuk sanayisinin yeniden düzenlenmesine temel oluşturdu. Saraçoğlu, 1932 yılında Paris’te Osmanlı borçlarının ödeme koşullarının saptanması görüşmelerini Türkiye adına yürüttü. 1933’te bir antlaşma imzaladı. Saraçoğlu’nun imzaladığı bu anlaşma ile genç Türkiye Cumhuriyeti’nin maliyesi soluk aldı.
1933-1938 arasında İsmet İnönü ve Celal Bayar hükûmetlerinde de Adliye Vekili olarak görev aldı. Adliye vekilliği döneminde genç cumhuriyet’in devlet organlarının kurumlaşmasında da emeği geçen Saraçoğlu, bakanlıkları sırasında avukatlık, hakimlik, icra iflas kanunlarını hazırlamış ve çıkartmış iş esasına dayalı cezaevlerinin oluşmasını ve ilk örnek olarak İmralı Cezaevi’nin kuruluşunu sağlamıştır. Barem ve Emeklilik kanunları da Saraçoğlu’nun zamanında oluşturulmuştur.
Şükrü Saracoğlu Dış İşleri Bakanlığı
Yakın dostu olan ve aralarında oynadıkları satranç maçlarının ünlü olduğu İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde siyasal yaşamının en önemli görevlerine atandı. Bu görevlerden ilki 1938 ile 1942 arasında, Celal Bayar ve Refik Saydam hükûmetlerinde üstlendiği dışişleri bakanlığı oldu. Bu görevi ve daha sonra geldiği başbakanlık görevinde Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’nın (1939-1945) dışında tutulması politikasında önemli rol oynadı.
Türkiye, II. Dünya Savaşı öncesi Britanya ve Fransa ile işbirliği görüşmeleri yaparken, Kurtuluş Savaşı’ndan beri yakın ilişkiler içinde olduğu Sovyetler Birliği’nin de Batılı devletlerin yanında yer alacağını umuyordu. Ancak Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı imzalanınca Türkiye, Britanya-Fransız bağlılığında kalmakla Sovyetler Birliği ile ilişkilere devam etmek arasında zor bir seçim yapmak zorunda kaldı. Türkiye imzaya hazır hale gelen Üçlü İttifak’a (Britanya-Fransa-Türkiye) ters düşmeyen bir Sovyet ittifakı kurmak istiyordu. Sovyetler Birliği de, tamamen değişen uluslararası ortamda ilişkileri yeniden değerlendirme taraftarıydı. Bu doğrultuda Dışişleri Bakanı Saracoğlu 15 Eylül 1939’da resmen Sovyetler Birliği’ne davet edildi.
Sovyet tarafının istekleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanacak görüşmeler üç gün olarak planlanmasına rağmen 25 Eylül ve 1, 13 ve 15 Ekim tarihlerinde dört oturum halinde yapıldı ve 23 güne yayıldı. Josef Stalin ve Vyaçeslav Molotov’un da yer aldığı 25 Eylül’de yapılan ilk görüşmeden sonra Ankara’ya çektiği telgrafta görüşmeyi “boğuşma” olarak nitelendirdi.
Sovyet tarafının başlıca dört maddede özetelenen talepleri (Türk Boğazlarının Türkiye ve Sovyetler Birliği tarafından ortak olarak savunulması, Montreaux Boğazlar Rejimi’ne Karadeniz’e sahili olmayan devletlerin Boğazlardan geçemeyeceği garantisinin eklenmesi, Türkiye’nin Britanya ve Fransa ile giriştiği ittifak müzakerelerinin istişareye çevrilmesi ve Britanya ile Fransa’nın Sovyetler Birliği ile savaşa girmesi durumunda Üçlü İttifak’ın geçersiz sayılması) Türk tarafınca reddedildi. Görüşmelerden bir sonuç alınamayacağını gören Saracoğlu 17 Ekim’de Moskova’dan ayrıldı ve 20 Ekim 1939’da Türkiye’ye döndü.[3]
Saracoğlu bu gezi sırasında yediği bir yemekte kaptığı virüs nedeniyle beyin iltihabına yakalandı. Tedavi edildiği zannedilen hastalık yıllar sonra Saracoğlu’nun ölümüne neden oldu.
1 Eylül 1939’da Polonya’ya giren Almanya, Britanya ve Fransa’nın savaş ilanına da aldırış etmeyerek Belçika, Hollanda, ardından da Fransa’ya saldırdı (Haziran 1940). Alman güçlerinin Balkan ülkelerini de işgal etmesiyle Türkiye savaşın eşiğine geldi. Almanya, asıl hedefi Sovyetler Birliği olduğu için, Türkiye’ye saldırmayacağını açıklayarak Ankara’ya bir saldırmazlık paktı önerdi. Türkiye’nin de Alman tehdidini savuşturmak amacıyla bu öneriyi kabul etmesi üzerine iki ülke arasında Türk-Alman Dostluk Paktı imzalandı (18 Haziran 1941).
Şükrü Saracoğlu Başbakanlık Dönemi
1942 yılında Refik Saydam’ın ani ölümü üzerine Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından 9 Temmuz 1942 günü başkanlığa atanarak hükûmeti kurmakla görevlendirildi. 5 Ağustos 1942’de hükûmet programını okurken “Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız.“[4] demişti.
Saracoğlu, başbakanlığı sırasında izlediği dış politika da bazı çevrelerce Alman yanlısı olarak nitelendirildi. Almanya’nın savaş yıllarındaki Ankara elçisi Franz von Papen ve onunla yakın ilişkide olan Türk hükûmetinde yetkili ekipteydi. Refik Saydam, Şükrü Saracoğlu ve Numan Menemencioğlu’nun da dahil olduğu bu ekip Almanya’yı destekledi, Almanya ile dış ticareti Alman para birimi “Reichsmark” ile yaptı, Türk banknotlarını Almanya’da bastırdı, Almanya’ya paslanmaz çeliğin hammaddesi olan krom sevkiyatı yaptı ve Sovyetler Birliği’nin işgal ettiği Kırım ve Kafkasya’daki Türk topraklarında askeri harekat yapmakta olan Alman ordusunu cephede takip etmek için komutanlar yolladı.
II. Dünya Savaşı’nın dönümü olan 1942-1943’te Müttefik ordularının Kuzey Afrika’ya çıkması, ardından da Almanların Stalingrad’da aldığı yenilgiyle savaşın ibresi Müttefik Devletler’in lehine döndü. Türkiye de Müttefiklere yakınlaşmaya başladı. Şükrü Saracoğlu da 12 Haziran 1943 tarihinde Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’nda ABD’nin yanında olacağına karar verdiği gerekçesiyle ünlü Time dergisine kapak oldu.[5] Saraçoğlu Mustafa Kemal Atatürk (1923, 1927) ve İsmet İnönü’den (1941) sonra Time kapağında yer alan 3. Türk’tür.
Saracoğlu’nun Başbakanlığı döneminin ekonomik alanda belki de en fazla akılda kalan ve tartışmaları bugüne değin sarkan girişimi, Kasım 1942’de çıkarılan Varlık Vergisi Kanunu oldu. II. Dünya Savaşı sırasında yaygınlaşan karaborsa nedeniyle ortaya çıkan savaş zenginlerinin elde ettikleri servetler, temel gıda ürünlerinin bile zor temin edilebildiği savaş döneminde halkın tepkisini çekmişti. Bunun üzerine CHP Meclis Grubu, 12 Kasım 1942’de Varlık Vergisi’ni kabul ederek hem devlet gelirlerini artırarak enflasyonla mücadele etmeyi hem de karaborsayla mücadele etmeyi amaçlamıştı. Servetlerin bir defaya mahsus vergilendirildiği ve vergisini ödemeyenlerin bedensel çalışmaya tabi tutulduğu bu uygulama özellikle gayrimüslim azınlıklara yönelik bir baskı aracı gibi uygulandığı ileri sürülerek büyük tartışmalara yol açmış ve sonuçta 1944 yılı başlarında kaldırılmıştır.[6]
Topraksız köylülere bazı arazileri dağıtmaya yönelik Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu da başbakanken yürürlüğe kondu (11 Haziran 1945). Saracoğlu’nun ısrarla takipçisi olduğu bu kanun özel ormanların ve büyük toprak sahibi ailelerin bir kısmının arazilerinin kamulaştırılmak istenmesi nedeniyle büyük toprak sahiplerinin itirazlarıyla karşılaştı. Milletvekilleri Cavit Oral, Emin Sazak, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu ve Adnan Menderes köylüyü toprak sahibi yapacak bu reformlara tümden karşı çıktılar. Başlangıçta CHP’nin Toprak Reformu ve dolayısıyla ekonomi politikasına karşı oluşan bu muhalefet hareketi, siyasi bir harekete dönüştü. Celâl Bayar, Refik Koraltan, Adnan Menderes ve Fuad Köprülü’nün, 7 Haziran 1945’te verdikleri Dörtlü Takrir, CHP içinden çıkacak yeni bir siyasi partinin (Demokrat Parti) işaret fişeği oldu.[7]
1946 seçimlerinden sonra hem yaşadığı sağlık sorunları hem de CHP içinde kan değişikliğine gitmek isteyen İsmet İnönü’nin kararıyla başbakanlığı Recep Peker’e bıraktı (7 Ağustos 1946). 1 Kasım 1948 ile 22 Mayıs 1950 arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yaptı. 1950 genel seçimleriyle milletvekilliği sona erdi ve siyaseti bıraktı.
Şükrü Saracoğlu’nun Son Dönemleri
Son yıllarında parkinson hastalığı ile mücadele etti. Fransa’da yapılacak tedavisi için verilecek ödenek konusunda Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın isteksiz kalması üzerine, İzmir İttihat ve Terakki Ticaret Mektebinden öğrencisi olan Başbakan Adnan Menderes’in araya girmesiyle ödenek çıkarıldı. Fransa’daki tedavisinin de bir sonuç vermemesi üzerine Türkiye’ye döndü. Eşi Saadet Hanım’la birlikte İstanbul’a yerleşti. Teşvikiye’deki evinde 27 Aralık 1953’te, 66 yaşında yaşamını kaybetti. Mezarı Zincirlikuyu Mezarlığı’ndadır.
Eski Maliye Nazırlarından Ahmed Zühdü Paşa’nın torunu olan Saadet (Oraloğlu) Saracoğlu (ö. 1980) ile evliliğinden üç çocuk babası olmuştur. 1987 ile 1993 arasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanlığında bulunmuş olan Rüşdü Saraçoğlu’nun dedesidir.
Fenerbahçe Başkanlığı
Şükrü Saracoğlu ayrıca 1934 ile 1950 arasında 16 yıl boyunca Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başkanlığını yapmıştır. İttihatspor Sahası olarak bilinen Kuşdili Çayırı’ndaki arazi 1932 yılında onun çabalarıyla Fenerbahçe Kulübü’nün oldu. Hem bugün üzerinde kendi adını taşıyan stadyumun yükseldiği araziyi Fenerbahçe’ye kazandırması, hem de 23 Şubat 1934 günü oynanan olaylı geçen Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra Fenerbahçe’nin kapatılmasına kadar gidecek cezaların gündeme geldiği sırada kulübe sahip çıkmış olması nedeniyle, 22 Temmuz 1998 günü alınan kararla Fenerbahçe Stadı’nın adı Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu olarak değiştirilmiştir.
Hakkındaki eserler
2006 yılında, Gürkan Hacır tarafından yaşamöyküsünün anlatıldığı Efe başvekil: Şükrü Saraçoğlu’nun romanı yayımlandı. 2007’de de Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kuruluşunun 100. yılı nedeniyle Saracoğlu’nun yaşamını anlatan yine Gürkan Hacır’ın hazırladığı Efe Başvekil adlı bir belgesel film yapıldı. Hakkında basında çıkan yazılardan bazılarının Şükrü Saracoğlu ve Dönemi isimli kitap oğlu Yılmaz Saracoğlu tarafından derlenmiştir.