N Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları Sözlüğü

N Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları

Sürekli olarak okulda ödev olarak verilen deyimleri araştırmak için önceden Deyimler Sözlüğü kitabını kullanırdık. Fakat teknolojinin gelişmesi ile aramanın daha kolay gerçekleştiği web sitelerinde istediklerimizi aramaya başladık. Arama motorlarında “N” harfi ile başlayan deyimler” aramasını gerçekleştirerek geldiğiniz bu sayfamızda N harfi ile başlayan deyimler, bu deyimlerin açıklamaları ve cümle içinde kullanımına ait örnekleri göreceksiniz. Türkiye’nin en büyük eğitim sitesinde istediğinizi bulmuş olmanızı umuyoruz.

Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak.
Örnek: “Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun.”

Nabzını yoklamak
: Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak.
Örnek: “İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim.”

Nalıncı keseri gibi kendine yontmak
: Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek.

Nam almak: Tanınmak, ünü her yerde duyulmak.

Namus belâsı: Namusunu, şerefini, itibarını korumak için katlanılan sıkıntılı durum, kabullenilen zarar ziyan.
Örnek: “Namus belâsına az kaldı canından oluyordu delikanlı.”

Nane molla
: 1. Dirençsiz, güçsüz kimse. 2. Çok sık hastalanan, sağlıksız kimse. 3. Üşengeç, bir iş yapmaktan kaçınan.
Örnek: “Ne nane molla bir adamsın, kalk da biraz çalış.”

Nara atmak
: Yüksek bir sesle haykırmak, kabadayıca bağırmak.
Örnek: “Birahaneden çıkan sarhoşlar edepsizce nara atmaya başladılar.”

Nato kafa nato mermer
: “Söz anlamaz, söz dinlemez taş gibi kafa” anlamında kullanılır.

Naza çekmek: Kendini ağır satmak, bir isteği yerine getirmekte yapmacıklı davranışlarla isteksiz gibi davranmak.
Örnek: “Kendini naza çekmeye bayılır bizim kız.”

Nazı geçmek
: İstediklerini yaptıracak kadar hatırı sayılır olmak.
Örnek: “Babası, kasabada oldukça nazı geçen bir insandı.”

Ne akar ne kokar
: Kimseye ne faydası ne de zararı dokunan pısırık, çekingen kimseler için kullanılır.

Ne çare: Çaresi yok, elden bir şey gelmez.
Örnek: “Ne çare ki onu durdurmamız mümkün değil.”

Ne çıkar
: 1. Ne zararı var? 2. Bir sonuç vermez. 3. Ne fayda, ne zarar umulur.
Örnek: “Biraz sert konuşmuşsam, ne çıkar bundan?”

Neden sonra
: Bir süre geçince, her şey olup bittikten sonra, çok zaman sonra.
Örnek: “Neden sonra babam da geldi.”

Ne de olsa
: Ne denli eksiği, kusuru olursa olsun; böyle olmakla birlikte.

Ne dese beğenirsin?: “Nasıl, beklenmeyen bir söz söyledi biliyor musun?” anlamında kullanılır.

Ne fayda: Artık neye yarar.

Nefes aldırmamak: Dinlenmesine fırsat vermemek, sıkıştırmak, rahat bırakmamak.
Örnek: “Nefes aldırmadı bize, sabaha kadar çalıştırdı.”

Nefesi kesilmek (tıkanmak)
: Güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak.
Örnek: “Bir yumrukta nefesini kesti adamın.”

Nefes nefese gelmek
: Koşarak, sık sık soluyarak, heyecanlı ve yorulmuş bir şekilde (gelmek).
Örnek: “Kapıdan içeri nefes nefese girdi.”

Nefes tüketmek
: Bir şeyi anlatmaktan çok yorulmak.
Örnek: “Boşuna nefes tüketiyorsun, baksana anlamıyor.”

Nefsine yedirememek
: Kendine yakıştıramamak, o şeyi yapmayı kendisi için onur kırıcı, ağır bulmak.
Örnek: “İki yüzlülüğü bir türlü nefsine yediremiyordu.”

Nefsini körletmek
: Birtakım yollarla iştah duygusunu dindirmek.
Örnek: “Nefsini körletmeden iyi bir kul olamazsın.”

Ne güne duruyor?
: “Şimdi yapmazsa, ne zaman yapacak” anlamında kullanılır.
Örnek: “Gitsin istesin kızı, daha ne güne duruyor?”

Nefsini yenmek
: Arzularının, ihtiraslarının önüne geçebilmek.

Ne günlere kaldık!: “Eskiden daha iyiydi, zaman değişti, düzen ve usuller başkalaştı, çok kötü günler geçiriyoruz” anlamında kullanılır.

Ne hâli varsa görsün!: Uyarılara, öğütlere kulak asmayan insanlar için  “ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmiyor” anlamında kullanılır.

Ne idiği belirsiz: Ne olduğu, niteliği, soyu sopu, nereli olduğu bilinmeyen.
Örnek: “Ne idiği belirsiz bir yığın insan hükümette yer almış.”

Ne mal olduğunu anlamak
: Asıl niteliğini, işe yaramaz oluşunu, kötü niyet beslediğini anlamak.
Örnek: “Onun ne mal olduğunu şimdi anlarız.”

Ne mene
: Ne türlü, nasıl, ne çeşit?

Ne od var ne ocak: Aşırı yoksulluğu, geçim darlığını anlatmak için kullanılır.

Ne oldum delisi olmak: Beklemediği bir duruma yükselip şımarmak, ölçüsüz hareketler yapmak.
Örnek: “Dikkat et, ne oldum delisi olan insanlar gibi olma.”

Ne olur
: “Yalvarırım, rica ederim, lütfen” anlamında kullanılır.
Örnek: “Ne olur beni de götürün köye!”


Ne olur ne olmaz
: Her ihtimale karşı, ne olacağı belli değil.
Örnek: “Şemsiyeni al, ne olur ne olmaz, yağmura yakalanabilirsin.”

Ne pahasına olursa olsun
: Her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göze alarak, ne kadar büyük fedakârlık isterse istesin.
Örnek: “Ne pahasına olursa olsun ben bu işi bitireceğim.”

Nerede akşam orada sabah
: “Gece kalacağı bir yeri yok, neresi rast gelirse orada kalıp yatar” anlamında kullanılır.

Nereden nereye: 1. Uzak, dolaylı bir ilişki ile. 2. Şaşılacak şey, olacak gibi değil!
Örnek: “Nereden nereye, kim derdi ki biz karşılaşacağız!”

Ne şiş yansın ne kebap
: “İki taraf da korunsun, gücendirilmesin, ikisinin de zarar görmeyeceği bir yol bulunsun” anlamında kullanılır.

Ne tadı var ne tuzu: Hoşa gidecek, zevk alınacak, beğenilecek bir şey değil.
Örnek: “Ne tadı var ne tuzu yaptığım işin.”

Nevri dönmek
: Çok öfkelenmek, sinirlenip kızmak ve bu sebeple rengi değişmek.
Örnek: “Saygısızca konuşmaya başlayınca nevri döndü, öfkeyle elini kaldırdı.”

Ne yardan geçer ne serden
: İstediği şey fedakârlığı gerektirdiği hâlde, fedakârlığa yanaşmayan ama istediğinden de vazgeçmeyen kimseler için kullanılır.

Ne yer ne yedirir: Kimsenin yararlanmasını istemez, kendi de yararlanmaz.

Neye uğradığını bilememek: Beklenmedik bir durumla karşılaşıp hiçbir şey yapamamak, şaşırıp kalmak.
Örnek: “Ocak birden alev alınca neye uğradığını bilemedi.”

Niyet etmek
: Bir şeyi yapmayı zihninde tasarlamak, düşünmek.
Örnek: “Ona hediye almaya niyet etmişti.”

Niyeti bozuk
: Kötü bir davranışta bulunması beklenen, kötülük düşündüğü sezilen.
Örnek: “Niyeti bozuk bunların, sakın ilişmeyin.”

Noktası noktasına
: Tastamam, eksiksiz, tamamen, birbiriyle tıpatıp aynı.
Örnek: “Noktası noktasına hatırlıyorum o kavgayı.”

Not düşmek
: Yazılı metnin bulunduğu sayfanın bir köşesine, konuyla ilgili birkaç cümle yazmak.

Notunu vermek: Kıymetini tespit etmek, ne nitelikte bir kişi olduğu konusunda kanıya varmak.
Örnek: “Hâlâ notunu veremedin mi o adamın?”

Nuh der peygamber demez
: Son derece inatçıdır, düşüncelerini bir türlü değiştirmez, söylediklerinde ve inançlarında direnir.

Nuh Nebi`den kalma: Çok eski modası geçmiş, köhnemiş (eşya, bina).
Örnek: “Nuh Nebi`den kalma bir koltukta oturuyordu.”

Numara yapmak
: Bir hareketi yalandan yapmak, bir şeyi gerçekmiş gibi söyleyerek karşısındakini aldatmak.
Örnek: “Ona öyle bir numara yapacağım ki şaşkına dönecek.”

Nur topu
: Gürbüz, sağlıklı, çok güzel ve temiz çocuklar için söylenir.

Nutku tutulmak: Korkudan, üzüntüden, heyecandan konuşamaz olmak.
Örnek: “Katili karşısında görünce nutku tutuldu.

Bir Cevap Bırakın

E-mail adresiniz yayınlanmamaktadır.